26 Mayıs 2009 Salı

Boş Kavanoz


Genelde içi dolu olan, bazen acı bir salça, bazen toz şeker barındıran herhangi bir kavanozun, boşaltıldıktan sonra, yıkanıp, kapağıyla birlikte bir rafa kaldırılmasını düşünün. Çok ilgi çeken bir şey değil belki ama aslında bir insanla gayet benzerlik gösterebiliyor kavanozlar. En azından bazı durumlarda.

Hani bazen içinizin boşaltıldığını hissedersiniz ya. Sanki içinizdeki tüm organlar sökülmüş, ruhunuz çıkarılmış da, boşaltılmışsınız gibi. Hayat enerjiniz gitmiştir. Hiçbir şey yapmak istemiyorsunuzdur. Elinizi kaldırmaya derman yoktur... Oysa ki siz maden işçisi değilsinizdir. 16 saat mesai falan yapmamışsınızdır. Hatta hiçbir bok yapmamışsınızdır. Ancak çok yorgun hissedersiniz. Cansız, enerjisiz ve hepsinden öte boş. Üstelik bu duruma gelmenizde bir sebep de yoktur. Zaten bunu bilmek daha da boşaltır içinizi. Zira canınızı sıkan şeyin ne olduğunu bilmediğinizden, onu ortadan kaldırmak için, onun üstüne gitme gibi bir şansınızda yoktur. İçi boşaltılmış, yıkanıp, temizlenmiş, bir süreliğine rafa kaldırılmış bir kavanozsunuzdur. En kısa sürede tekrar enerji toplamak amacıyla doldurulmayı beklersiniz.

Hiç yorum yok: