10 Ağustos 2009 Pazartesi

Soğur Zamanlar...


Bu bir aşk hikayesi... Bohem hayatın gerçekleriyle yüzleşmiş iki gencin zorlu aşk hikayesi. Başlayayım üçüncü şahıs olarak anlatmaya.

Efendim, çiftimiz Kabataş Lisesi'nde tanışıp, birbirini sevmiş iki adet gençten oluşmaktadır. İlayda ve Berk. Öss ayırmıştır yolları. Berk İstanbul Üniversitesi-işletme kazanırken, İlayda Eskişehir Anadolu Üniversitesi-Reklamcılık kazanmıştır. Uzak mesafe ilişkisinin taşlı yollarında düşe, kalka hayatlarına devam eden iki genç lisedeki o çılgın, o sıradışı, o çocuksu aşklarını özler olmuştur. Ayrılıp, barışmalar bile başlamıştır. Son ayrılığın ardından bir mesaj gelir Berk'in telefonuna.

Her şey, İlayda'nın attığı o mesajla başlar...

"Kar sanki içime yağıyor Berk. Üşüyorum. İçim üşüyor... Şimdi "Puffy" ile resimlerine bakıyoruz. Bir yandan nutella yiyoruz Puffy ile. Gerçi ona ciğerli whiskas ile yediyorum ya her neyse... Özlüyorum seni Berk. Her şeye rağmen özlüyorum. Ve üşüyorum sensizken. Nasıl oldu da soğuduk?"

Berk okuyunca sinirlenir. Tam manasıyla deliye döner. Hemen yazmaya koyulur;

"E soğur tabi! Hayret bir şey ya! Kalktın gittin Eskişehir'e ne olacaktı? İkimize de yazık ettin İlayda, yazık ettin..."

İlayda bu mesaj karşısında şaşkındır. Biraz da kırılmıştır. Gözünden iki damla yaş süzülür. I-pod'undan "Portishead - Sour Times" açar ve kahvesinden bir yudum alır...

Devam Edecek...

Hiç yorum yok: