17 Aralık 2014 Çarşamba

Bilmezsin



Zor. Gerçekten zor.

Onca zaman sonra tüm gerçeği söylemek. Aslında benim için kim olduğunu, içimdeki yerini, hissettirdiklerini... Tüm bunları söylemek, hem de seni karşıma alıp anlatabilmek gerçekten zor.

Mesela bilmezsin, seni gördüğüm bir anın, yazın sıcaktan kuruyup kalmışken, buz gibi suya koşup atlamaktan çok daha rahatlattığını. Veya gün batarken sıcak ve soğuk renklerin, kırmızı ile mavinin dansından bile izlemesi daha keyifli olan gözlerin olduğunu. Soğuk bir kıştan, yeşil, ılık bir bahara geçerken haberci kuşların ötüşünden daha da heyecan veren bir sesin olduğunu. Uzun saçlarının bembeyaz teninde ne kadar güzel süzüldüğünü. Tüm bunları içine gömmenin ne kadar ağır olacağını bilmezsin. Yıllarca yanımızda başkaları varken bunları bastırmanın ne büyük bir kavga olduğunu. Onu da bilmezsin.

Belki de haksızlık yapıyorumdur. Belki sen de bunları biliyorsundur. Belki daha da fazlasını. İşte bu da insanın içinde sönmeyen umuttan ibaret. "Belki o da..." ile başlayan her cümle. Onlar olmasa yanına gelmek, seninle vakit geçirebilmek mümkün olur muydu?

Sadece bunlar mı? Mesefeler, durumlar. İnsanın gözünü korkutan başka şeyler. Ama en korkutucu olan o içinde yanan umudun korkusu. Ya o umut sönerse? Ya bir daha seni göremezsem. Ya her şey çok daha kötü olursa?

İşte bu da korku. Belki bir gün yenebilirsem bunu. Her şeyi anlatacağım sana. Belki. Kim bilir?

Hiç yorum yok: