23 Mayıs 2010 Pazar

Mikail Hates Us All


Hay Allah'ım ya!

Mayıs ayının son dönemi. Baharın en güzel günleri. Havalar sıcak ama yakmıyor, bunaltmıyor. Dışarısı cıvıl cıvıl. İstanbul'daki yeşil, yol kenarlarındaki ağaçlardan ibaret olsa bile ağaçlar, çiçekler mis gibi. Dışarısı kalabalık. Kafeler dolu. İnsanlar neşeli. Arkadaşlarla toplanmış içiyoruz...


Yani böyle olması gerekiyor tabi. Ama dünyanın dengesi son dönemlerde iyice sapıttığından hazirana yaklaştığımız şu günlerde hala güzel havalı günlere geçebilmiş değiliz. Ulan pazar günü. Mis gibi uyumuşum, kahvaltımı yapmışım, sevgilimle buluşacağım. Bakıyorum hava kapalı. "Olsun" deyip, bir şemsiye kaparak fırlıyorum evden. Kapıdan çıkıyorum yağmur başlıyor. Açıyorum şemsiyeyi. Daha sitenin kapısından çıkmadan yağmur şiddetini arttırıyor. Daha otobüse bineceğim durağa varmadan, şemsiyenin yardımları sayesinde koruduğum kafam ve omuzlarım haricinde her yerim sırılsıklam oluyor. Bakıyorum etrafta bir insan yok. "Tek aptal ben miyim?" diye düşünüyorum bu noktada tabi. Ayakkabımdan gelen "culup" sesini duyduktan sonra, gerisin geri dönüyorum. 15 dakika sürüyor gezme maceram. Yere bakıyorum ıslak bir gazete kağıdında "Akıllı ol" yazıyor. Mikail uyarıyor, "ben istemezsem durağa bile gidemezsin" diye ayarı veriyor. Sonrasında eve dönüş, kurulanma safhası ve hapşuruklar. Ardından camdan dışarı bakıyorum. Yağmur dinmiş. Sinirlerim daha da kalkıyor.


Tamam ya. Tamam sen kazandın Mikail. Ama Allah için sağanak yağmur yollama daha. Lütfen. Allah'ın adını verdim bak?

1 yorum:

torbaci sirin dedi ki...

Lanetlenmişsin sen. Bir de "Kimsin oğlum sen?" başlıklı profil yazını bu yazından sonra okudum. gerçekten bir loser havası yaratmış. İçi parçalanıyor insanın. Ama umarım Ayvalıktaki yazlığına bir an önce kavuşursun. (Sanki seni hiç tanımıyorum gibi yazdım lan. Ben yazı yazmayı unuttum bence.)