22 Mart 2010 Pazartesi

Hayata Mola



2008 senesinde başladım buna. Süper oluyor.

Hatırlıyorum işsiz dönemlerimden biriydi yine. Okul devam ediyordu. Sadece sınav zamanları tutuyordum Edirne yolunu. Onun harici neredeyse tüm zamanım evde geçiyordu. Günde sekiz öğün yemek yiyor, cips ve çikolata gibi abur-cuburları da bu öğünlerden artakalan zamanlarda götürüyordum. Tabi günün üçte ikisi bilgisayar başında geçiyordu. Kısacası asosyal bir idiot olma yolunda büyük adımlar katetmiştim.

Sonra Mola ile tanıştım. Şu an adını vermek istemediğim, bizim üniversiteden mezun 45 yaş üstü bir arkadaşın da kurucuları arasında bulunduğu tiyatro grubu. Üniversitedeyken tanıştığım ve bayağı sevdiğim bu kültürel uğraşa burada da devam etmek ara sıra aklımın ucundan geçen bir fikirdi. "Sen de gel lan" deyince, "Aeaeaea tabii!" şeklinde bir tepki verdim. Neyse, gruba geldim. Genelde ilk girdiğim ortamlarda her daim önyargılı olan ben, ilk kez bir ortama, ilk girişimde sanki oraya aitmişim gibi hissettim kendimi. Kısa sürede kaynaştım burdaki arkadaşlarımla. Bunda en büyük etken, hemen hemen hepimizin aynı üniversitede okumuş olması, aynı yerlerde öğrencilik hayatı geçirmesi ve aynı sahnede tiyatroya adım atmamızdı tabi ki. Sonra pazar günleri hayata mola vermek amacıyla çalışmalara başladık. Artık kirli çamaşır kokan ve yaşamsal ihtiyaçlar haricinde çıkmadığım odamdan dışarı çıkıyordum, hem de çok güzel bir vesile ile.

Bir başladık, pir başladık. Geride iki sene ile birlikte iki de oyun bıraktık. Üçüncü senemizde, üçüncü oyunla seyirci karşısına çıktık bu sezon. Ve yine ilk gün yaşadığımız heyecan ve enerji ile. Şimdi buraya kadar okuduysanız, bu seneki oyunu da merak etmişsinizdir. Hemen gidereyim merakınızı. Turgut Özakman'ın klasikleşmiş eserlerinden biri olan, "Resimli Osmanlı Tarihi" isimli oyuna hazırlandık bu sene. Bizce güzel oldu. Ama tabii karar büyük Türk Halkının. Yani sizin. Yani diyorum ki; gelin siz de izleyin. Biz pazarları hayatın stresine, derdine, problemlerine iki saat de olsa mola veriyoruz. Gelin siz de bizimle hayata mola verin. Her pazar bekleriz efenim, aile salonumuz mevcuttur;

www.tiyatromola.com

20 Mart 2010 Cumartesi

Kral


Evvel zaman içinde, ben daha ortaokuldayken, sarı saçlı bir rapçi vardı. Adı da Eminem. O dönemin birçok ergeni gibi ben de kendisine sarmış, bir anda fanı olmuş, 90'lık boş kasete albümlerini çekmiş, evde teypte olsun, dışarda walkman'de olsun sürekli kendisini dinlemişim. Sonra bu adam bu ergeni etkilemeye başlamış. Mesela müzik konusunda. Birdenbire Eminem'in kıl olduğu müzisyenlerden nefret etmeye başlamışım. P. Diddy, Moby, Fred Durst, N'sync gibi... Gerçi bu noktada Moby haricinde çok kötü yaptığımı söyleyemeyeceğim. Ancak bu herif sebepsiz yere, bir kişiye daha önyargılı yaklaşmama neden olmuş. Kral, Elvis Presley...

2001-2002 belki de 2003 hatırlamıyorum tam, "A Little Less Conversation" isimli parçanın bir remix ile yeniden patlaması sonucu bir elvis parçası bayağı hoşuma gitmişti. Bir de önceden bildiğim "Tutti Furitti" vardı. Kendisine karşı olan önyargım kalkmıştı belki ama yine de oturup, şarkılarını araştırıp, kendisini dinleme ihtiyacı duymamıştım. Zira o sıra RHCP, Nirvana, Linkin Park ve Korn gibi gruplar ile rock müziğin içine girmekle uğraşıyordum.

Sonra sonra, günümüzün müziği konusunda biraz bir şeyler kapınca eskiye dönme ihtiyacı duydum. 60-70'lerin saykodelik müziği olsun, 70'lerin punk hareketi olsun, 70-80'lerdeki metal akımı değişimleri olsun, hepsini büyük bir açlıkla bulup dinlemeye başladım. Gördüm ki bunlar, şimdi dinlediğimiz rock ve metal müziğin temellerini oluşturmuş, adeta bir temel görevi görmüştü. Peki ama bu grupları, bu müzisyenleri etkiyelen isim kimdi?

Kral Elvis... Kendisi ile gerçek tanışmam üniversite döneminde oldu. "Oldies But Goldies" partilerinin küçük versiyonlarının yapıldığı, Edirne'deki (şu an kapanan) bir barda, müziğinin ne kadar etkileyici olduğunu gördüm. Sonra yavaş yavaş dinlemeye başladım vs. Gördüm ki rock & roll'un şekillendirilmesinde bir cam ustası gibi çalışmış, sayısız müzisyeni etkilemiş, birçok türün ortaya çıkmasında önemli rol oynamış büyük bir isim. Kendisine ayılıp, bayılan, öldükten sonra da kafayı yiyen milyonlarca fanını söylemiyorum bile. Rolling Stones, The Beatles, Black Sabbath, Michael Jackson etkilediği büyük isimlerden birkaçı sadece. Ki bu ve benzeri grupların müzik dünyasında yarattığı etkiler, tetiklediği hareketler ve yaptıkları işler muazzam büyüklükteyken, Kral'ı tartışmak, kendisine bok atmak, müziğine laf söylemek büyük bir denyoluk, büyük bir mallıktır. Değil mi Marshall'cığım?

Her neyse, bunları yazmamın sebebi ne, nerden esti de gaza geldim? Üç gün önce, bilgisayardaki Elvis klasörüne girmem, akabinde "Blue Suede Shoes" isimli şarkıyı dinlemekten kendimi alamamamdan kaynaklanıyor. Şarkıyla sanki üç gün önce ilk defa tanışmışım gibi etkiledi beni. Gerçekten de salladı ve yuvarladı.
Neyse yakın zamanda bu Elvis gazı da geçer, normal ölçülerde, abartmadan dinlemeye devam ederim kendisini. Değ mi Gralcım?